Doğu Akdeniz: Kıbrıs açıklarında doğalgaz arama krizi nasıl başladı, hangi ülke ne istiyor?

Kaynak, Getty Images
Türkiye'nin ilk sondaj gemisi Fatih, Kıbrıs açıklarında faaliyetlerine başlamış durumda. AB, Ankara'ya 'Kıbrıs'ın egemenlik hakları ihlâl edilmemeli' çağrısı yaparken, Türkiye AB'yi çözüme katkı koymamakla suçluyor.
Türkiye'nin Fatih ve Yavuz sondaj gemilerini Kıbrıs açıklarına göndermesi ve geminin Kuzey Kıbrıs'ın ruhsat verdiği bölgelerde doğalgaz aramalarına başlaması, Rum kesiminin yanı sıra Yunanistan, Avrupa Birliği, Mısır, İsrail ve ABD'nin tepkisiyle karşılaşmış durumda.
Güney Kıbrıs ve Yunanistan, sondaj faaliyetlerinin Kıbrıs'ın münhasır ekonomik bölgesinin ihlâli olduğunu söylüyor.
Avrupa Birliği de bu konuda Yunanistan ve Kıbrıs'ı destekliyor. Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk, bu hafta yaptığı açıklamada "Avrupa Birliği Kıbrıs'ın arkasındadır. Türkiye'yi AB üyesi ülkelerin egemenliğine saygılı olmaya çağırıyoruz. Avrupa Konseyi gelişmeleri yakından izlemeye devam edecektir" dedi.
Türkiye ise sondaj çalışmalarına ara verilmeyeceğini söylüyor.
Doğu Akdeniz'deki gelişmeleri yedi soruda derledik:
Gerginliğin sebepleri neler?
Son dönemde giderek artan gerginliğin geçmişi, 2000'li yılların başına, yani Doğu Akdeniz'de zengin doğalgaz kaynaklarının yer aldığına ilişkin bilimsel öngörülerin ortaya çıkmaya başladığı döneme dayanıyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti, 2002'den itibaren Doğu Akdeniz'de başta Mısır olmak üzere diğer kıyıdaş ülkeler Lübnan, Suriye ve İsrail ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmaları yapmaya başladı.
Türkiye ise bu anlaşmaların Kıbrıs Türkleri ve Türkiye'nin haklarını çiğnediği gerekçesiyle konuyu BM'ye taşıdı ve kendi münhasır ekonomik bölge haritalarını BM nezdinde onaylattı.
Türkiye'nin BM nezdinde itirazlarına rağmen Kıbrıs, 2007'nin başında 13 adet arama sahası ilan etti ve büyük petrol şirketlerine ruhsat verme aşamasına geçti. Buna karşılık olarak Türkiye, Doğu Akdeniz'de kendi ekonomik bölgesinde Kuzey Kıbrıs'ta adanın kuzeyi ve doğusunda belirlediği bölgelerde TPAO'ya arama ruhsatları verdi.
Kıbrıs'ın 13 parselinden 1, 4, 5, 6 ve 7 no'lu parsellerin bir bölümü, Türkiye'nin TPAO'ya ruhsat verdiği bloklarla kesişiyor. 3 no'lu parsel ise Kuzey Kıbrıs'ın TPAO'ya verdiği ayrıcalıklı alan ile çakışıyor.
Gerginlik nasıl büyüdü?
Türkiye-Kıbrıs arasındaki gerginliğin boyutu, 2010'dan itibaren Doğu Akdeniz'de zengin hidrokarbon yataklarının keşfedilmesi ve uluslararası büyük enerji şirketlerinin bölgeye akın etmesiyle birlikte daha da arttı.
ABD'nin Noble ve Exxon Mobil şirketlerinin yanı sıra İtalyan ENI ve Fransız Total şirketleri Kıbrıs ile yaptıkları anlaşmalar çerçevesinde bölgede faaliyetlerini devam ettiriyorlar.
Exxon Mobil'in 2018 sonunda Kıbrıs Adası'nın güney tarafında yer alan 10 numaralı parselde doğalgaz aramaya başlaması gerginliği daha da artıran bir adım oldu.
Türkiye'nin Kıbrıs'ın bu hamlesine yanıtı gecikmedi. İlk sondaj gemisi Fatih'i Türk savaş gemilerinin korumasında Akdeniz'e çıkaran Türkiye, kendi kıta sahanlığında kalan bölgelerde doğalgaz arama faaliyetlerine başladı.
Türk hükümeti, ikinci sondaj gemisi Yavuz'u da doğalgaz arama faaliyetleri için bölgeye gönderdi.
Kaynak, EPA
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini
ABD ve AB niye Türkiye'ye tepki gösterdi?
Taraflar arasında son günlerde yaşanan karşılıklı söz düellosu, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun 4 Mayıs'ta Kuzey Kıbrıs'a yaptığı bir ziyaret sırasında Fatih'in adanın batısında doğalgaz arama çalışmalarına başladığını açıklamasıyla başlamıştı.
Kıbrıs'ın aramanın kendi egemenlik alanlarını da kapsadığı gerekçesiyle tepki verdiği Türkiye'nin bu hamlesine ilk yanıt AB'den geldi.
AB'nin Dışişleri Bakanı konumundaki Federica Mogherini, Türkiye'nin Kıbrıs'ın egemenlik haklarına saygı duyması çağrısında bulunurken, ABD Dışişleri Bakanlığı da provokatif bulduğu bu adımın gerginliği artırma riski taşıdığını kaydetti. Her iki taraf da Türkiye'den faaliyetlerini durdurmasını istedi.
Türk Dışişleri Bakanlığı da yaptığı iki ayrı açıklamayla ABD ve AB'ye yanıt verdi. ABD'nin açıklamasını gerçeklikten kopuk bulan Dışişleri, "Üçüncü tarafların kendilerini adeta uluslararası mahkeme yerine koyarak deniz sınırlarının nereden geçeceğini tayin etmeye çalışmaları kabul edilemez" dedi.
AB'yi de Kıbrıs sorunun çözümü konusunda şu ana kadar hiçbir olumlu adım atmamakla suçlayan Türkiye, Doğu Akdeniz'deki enerji denkleminden dışlanmasına dönük çabalara karşı çıkacağını kaydetti.
Kaynak, Getty Images
Şubat ayında düzenlenen Mavi Vatan-2019 tatbikatı, Türkiye tarihinin en büyük donanma tatbikatıydı ve 100'ün üzerinde donanma gemisiyle gerçekleştirilmişti.
Gerginlik askeri çatışmaya dönüşür mü?
Doğu Akdeniz, son dönemde askeri hareketliliğin çok arttığı bir bölge konumunda. Suriye meselesi nedeniyle Rusya Federasyonu, ABD, Büyük Britanya ve Fransa gibi ülkeler bu bölgede önemli bir deniz gücü bulunduruyorlar.
Türkiye ve Yunanistan da bu bölgede önemli bir askeri hareketlilik içindeler. Bölgedeki varlığının sınırlandırıldığı kaygısındaki Türkiye son dönemde yaptığı Mavi Vatan-2019 tatbikatıyla gündeme geldi. Yunanistan ve Kıbrıs'ın da bölgedeki tatbikatlarını artırdığı gözleniyor.
Bölgede en son askeri gerginlik, Türk savaş gemilerinin 2018 başında bölgeye gelmeye çalışan ENI'ye ait SAIPEM2000 sondaj gemisini Kıbrıs açıklarında engellemesi ile yaşanmıştı. Türkiye, Yunanistan'a bir firkateynin Ekim 2018'de Kıbrıs'ın Güzelyurt açıklarında araştırma yapan Barbaros Hayreddin Paşa sismik araştırma gemisini taciz ettiğini açıklamıştı.
Her ne kadar risk olsa da tarafların sonunda kendi çıkarlarına zarar verecekleri bir çatışmayı göze almayacakları öngörülüyor.
Tarafların temel politikası nedir?
Kıbrıs, son 10 yılda bulunan doğalgaz kaynaklarını ekonomik zenginliğe çevirme arayışında. Türk tarafının da elde edilecek gelirden yararlanacağını, bunun için bir fon oluşturulacağını belirten Kıbrıs hükümeti, başta BM olmak üzere uluslararası toplumdan gelebilecek baskıyı hafifletmeyi amaçlıyor.
Türkiye'yi uluslararası planda zor duruma düşürmeyi de hedefleyen Kıbrıs hükümeti, bu politikaya paralel olarak, BM gözetimindeki müzakere sürecini de ucu açık bir sürece yaymayı öngörüyor.
Türkiye ise Kıbrıs'ın tek taraflı olarak gördüğü politikasına karşı hamlelerini sürdürüyor.
Kendisini Doğu Akdeniz'de sadece Antalya Körfezi tarafına sıkıştıracak politikaları boşa çıkartmaya çalışan Türkiye, hem kendisinin hem de Kıbrıs Türklerinin haklarını korumak için imkanlarını seferber ediyor.
7 Temmuz'da erken seçime giden Yunanistan'da iktidar değişti, radikal sol koalisyon (SYRIZA) seçimi ikinci sırada bitirirken Yeni Demokrasi Partisi tek başına iktidara geldi.
Ülkenin yeni Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, görevdeki ilk haftasında "Türkiye Doğu Akdeniz'in haylaz çocuğu olmayı bırakıp ciddi bir oyuncu olmalı" dedi.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise "Dendias'ın ifadelerini yadırgıyoruz. 'Avrupa'nın şımarık çocuğu' unvanı esasen Yunanistan'a aittir" dedi ve ekledi:
"Avrupa'nın haylaz çocuğu ise, uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Avrupa Birliği üyesi olan ve Yunanistan'la birlikte yıllardır Doğu Akdeniz'i istikrarsızlığa sürükleyen Güney Kıbrıs Rum Yönetimidir."
Enerji gerginliği bölgesel denklemi nasıl değiştirdi?
Doğu Akdeniz'de hidrokarbon rezerv yataklarının keşfedilmesi, kıyıdaş ülkeler arasında hem yeni işbirliği alanları hem de ittifaklar kurulmasına neden oldu.
İsrail'in Tamar ve Leviathan, Mısır'ın Zohr ve Kıbrıs'ın Afrodit yataklarında bulduğu doğalgaz rezervlerinin çıkartılıp boru hatları aracılığıyla Avrupa pazarına taşınması hedefinde birleşen bu ülkeler, Yunanistan'ın da katılımıyla yeni bölgesel işbirliği platformları oluşturmaya başladılar.
Ocak ayında Kahire'de bir araya gelen Kıbrıs, Yunanistan, İsrail, İtalya, Ürdün, Filistin ve Mısır, Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nu kurduklarını ilan ettiler. Forumun amacı bölgesel kaynakların üretimi, tüketimi ve pazarlanması süreçlerinde işbirliği yapmak ve Doğu Akdeniz'i yeni bir enerji üssüne dönüştürmek olarak açıklanıyor.
Bu sürece paralel olarak Kıbrıs, Yunanistan ile birlikte Mısır, İsrail ve Ürdün'le ayrı ayrı üçlü işbirliği oluşumları kurarken, hem ABD'nin hem de AB'nin güçlü desteğini de aldı.
Bu gelişmeler, Doğu Akdeniz'in önde gelen ülkelerinden biri olan Türkiye ve Kıbrıs adasının bir parçası olan Kıbrıs Türkleri'nin izolasyonuna neden oldu. Kıbrıs'ı zaten egemen bir devlet olarak tanımayan, Mısır ve İsrail ile ilişkileri de son derece gergin olan Türkiye, ekonomik ve siyasi haklarını korumak için daha yüksek sesle görünür olma politikasına yöneldi.
Yunanistan, Kıbrıs ve İtalya'nın AB üyesi olması, Doğu Akdeniz'de ABD, Katar, Fransa gibi ülkelerin büyük şirketlerinin yer alması Türkiye'nin daha da yalnızlaşmasına neden oldu. Türkiye, bu nedenle, Kıbrıs sorunun çözümünde tek yetkili olan BM'nin bu süreçte daha çok ses çıkarmasını talep ediyor.
Bölgedeki enerji kaynakları ne kadar?
Son 10 yılda yapılan sondajlar sonunda İsrail, Tamar yatağında 320 milyar metreküp, Leviathan'da 600 milyar metreküp, Kıbrıs ise Afrodit'te 130 milyar metreküp, Kalipso'da ise 200 milyar metreküp civarında doğalgaz bulduğunu ilan etti. Bölgenin en büyük doğalgaz kaynağı 800 milyar metreküplük rezerviyle Mısır'ın Zohr bölgesi oldu.
Ancak bulunan doğalgaz miktarının küresel ölçekte çok az olması, bulunan kaynaklarının nasıl işletilip, pazarlanacağı konusunda soru işaretlerine yol açıyor.
Kıbrıs'ın bir LNG terminali inşa etme maliyetinin 5 milyar Euro olacağı, Kıbrıs-Yunanistan-İtalya doğalgaz hattının da 6 milyar Euro gibi bir maliyetle yapılacağı hesap ediliyor.
Türkiye üzerinden bir doğalgaz hattının da siyasi nedenlerle yapılamayacağı hesap edildiğinde İsral ve Kıbrıs açısından en uygun formülün Mısır'ın mevcut LNG ihraç terminallerini kullanması olacağı öngörülüyor.